29 Şubat 2020 Cumartesi

Devletler ve Yönetim Şekilleri

Günümüzde ülkeler farklı farklı şekillerde yönetilmekteler. Yönetim şekli olarak bakıldığında; Hem cumhuriyetiniz hem demokrasiniz olabilir (Fransa), Cumhuriyet vardır demokrasi yoktur (Çin), Cumhuriyet yoktur demokrasi vardır (Birleşik Krallık), farklı cumhuriyetlerden oluşan bir federasyon olabilirsiniz

21. Yüzyıl Kamu Mimarisi

Boyabat Hükumet Konağı-2019

Devlet, kurumlarıyla vardır ve vatandaşa kurumlarla dokunur. Kurum ne kadar kişisellikten uzak olursa Devlet o kadar çok hissedilir olacak, o kadar ön plana çıkacaktır. Öyleyse devletin simgesel aynası olan kurumların iyi bir kimliği olmalıdır. Binaları vücut, mimarisini elbise, makamları uzuv ve çalışanlarını da hücreler gibi düşünebiliriz. Devletle işi olan vatandaşın ilk teması görsel olduğundan, Devletin elbisesi, yani mimarisi ve etiketi yani markası ona bir şey ifade etmeli, saygı uyandırmalıdır, bu konuda yapılacak yatırımlar asla israf olarak adlandırılamaz

Libya İle Anlaşma


Libya, Afrika kıtasının Akdeniz’e 1.912 km kıyısı olan (Türkiye 1.792km) , %95’i çöl olan 1.76 Milyon km2 (Bizim iki katımız) yüz ölçümüne sahip, yaklaşık 6,5 Milyon nüfuslu, bayrağında ay yıldız olan bir Arap devletidir. Petrol yataklarıyla ünlü ve dünyada 10. sırada imiş. Bilinen tarihi M.Ö. 400 yılına kadar uzanıyor. Kanuni dönemi olan 1551 yılında, Turgut Reis tarafından fethedilerek Malta Şövalyelerinden kurtarılmıştır. 1911 İtalyan işgaline kadar 360 yıl Osmanlı eyaleti olmuş, Batı Osmanlıyı Ekim 1912’de Balkan Savaşı ile bunaltınca da Libya İtalya’ya kalmış. Uşi (Ouchy) Anlaşması ile Libya’dan çekilmek şartıyla 12 adanın bize verilmesi gerekirken, II. Dünya Savaşı sonunda Yunanistan’a verilmişti…

Süleymani Suikastı


03 Ocak 2020 tarihinde Süleymani ABD tarafından bir suikast ile yok edildi. Bir mermi yerine Füze ile vurulması, diğer örgütlere gözdağı verilmesi açısından da önem taşıyor. Diğer açıdan ABD acımasız olacağının sinyalini veriyor. Süleymani, İran’ın Gizli Milis Kuvvetleri Komutanı imiş. Afganistan, Irak ve Suriye’de katliam olaylarına imza atan kişi olarak tanınıyor. Konu hakkındaki çok fazla haber akışı kafaları karıştırıyor

Kanal Polemiği-2


01.01.2020
(Önceki yazıdan devam...)
Bu arada İran'ın da bir Kanal projesi olduğundan bahsediliyor hem de 1454-1600 km uzunluğunda. Ta Hazar kıyısından Hint Okyanusuna kadar ülkeyi boydan boya yarmayı planlıyorlar ve doğrudan açık sulara çıktıkları için Hürmüz Boğazı ile bir meseleleri kalmıyor.
('Bu kadar uzun kanal olur mu' sorusu kafaları kurcalayabilir. Bugün Unesco tarafından dünya mirası kabul edilen ve 607 yılında yapılan 1760 km uzunluğundaki  Büyük Çin Kanalını hatırlarsak bugün için çok zor olmadığını görürüz.) 2012 yılında planlanmış ve ilk olarak 2016 yılında duyurulmuş (veteranstoday.com).

Kanal Polemiği-1


01.01.2020
Kamuoyumuz yine meşgul, bu defa kanal polemik konusu oldu. Özü 'İstanbul'a kanal yapılsın mı, yapılmasın mı?'. Savunanlar, ekonomi için faydalı, doğaya zararlı değil, ebatları uygun diyor, karşı çıkanlar doğaya zararlı, ekonomiye faydasız ve ebatları uygun değil diyorlar kısaca... 
Bilgi aldığım site doğruysa, proje uzunluğu 45 km, derinliği 25 m, yüzey genişliği 90-150m, taban genişliği 125m, maliyeti 75-84 Milyar TL civarında imiş. 

28 Şubat 2020 Cuma

Yeni Dünyaya Doğru-Avrasya Treni


Yıkmak için kapitalizme karşı planlanan ana ekonomik proje Çin’in İpek Yolu’dur. İlk İpek Yolu Treni ise Ekim ayı ortasında Asya’dan çıktı, Kars’tan girdi, Kayseri’den geçti, 6 Kasımda Ankara’da oldu, İstanbul Marmaray’ı kullanarak Avrupa’ya yöneldi ve bir bakıma sessizce Yeni Dünya’yı ilan etti. Bunları tesadüfmüş gibi algıladığımızda diğer olanları da anlamakta güçlük çekiyoruz…

Mahalle Baskısından Sanal Baskıya



Sanırım 2007’de idi, moda bir laf türemişti; ‘mahalle baskısı’. O zaman o kadar meşhur olmuştu ki, entelektüel tayfa bunu diline dolamış ve her konuşmanın arasına sıkıştırarak aferin alma yarışına girilmişti. Mahalle baskısı denen şey konu komşu ile birlikte ayakta tuttuğunuz ortak değerler idi ve buna göre kendinize çeki düzen verirdiniz değilse toplumda istenmeyen kişi olurdunuz.  Bu durum ‘mahalle baskısı’ olarak sunuldu ve tuttu da. Oysa biz binlerce yıldır, komşumuzu el üstünde tuttuk, güven duygusunu komşu ile pekiştirdik, komşusu aç iken tok uyuyan bizden olmadı, dayanışma ile zor anları atlatabildik. Yıllarca batıda kişi başı 100 Dolarlık eksilme sosyal bir çöküş yaşatırken bizde kişi başı 1.000 Dolarlık eksilmeler yaprak bile kıpırdatamadı çünkü komşu dayanışması vardı, bu bir toplumsal bağ idi ama çözüldü gitti…